Mahmud Efendi Hazretleri’nin hayatı boyunca en çok değer verdiği kişiler arasında ulema (âlimler) ve talebeler (ilim talipleri) yer almıştır. Onun gönlünde ilim erbabının yeri bambaşkaydı. Âlim olsun, hafız olsun, ilim yolunda yürüyen her kim varsa ona büyük bir saygı ve ihtimamla muamele ederdi.
Ulemâya Saygıda Kusur Etmezdi
Efendi Hazretleri, ilmî seviyesinden bağımsız olarak ilim ehline büyük tazim gösterirdi. Huzuruna gelen bir hafız ya da âlim olduğunda, ayağa kalkar; uğurlarken kapıya kadar eşlik ederdi. Eğer araçta hafız bir kimse ön koltukta oturuyorsa, ayaklarını ona doğru uzatmaz, derli toplu bir şekilde otururdu. Bu tavır, onun sadece zahiren değil, kalben de ilim sahiplerine saygı duyduğunu ortaya koyuyordu.
Talebelerine Maddi ve Manevi Destek
Mahmud Efendi Hazretleri, sadece sözlü teşvikle değil, fiilen ve fedakârca ilim taliplerine destek verirdi. Hem maddi yardımda bulunur hem de manevi şefkatiyle onları yalnız bırakmazdı. Bu hususta sayısız hatıra mevcuttur. 1962 yılında İsmailağa Câmii’nde ders halkasına katılan Konyalı bir talebesinin anlattığı şu olay, onun ilme ve talebeye verdiği değeri göstermesi açısından çok anlamlıdır:
“Fatih’te müezzindim. Sabah namazından sonra İsmailağa’ya gider, öğleye kadar Hoca Efendi’den ders alırdım. Öğleden sonra müzakere ve mutâlâa yapardım. Beş çocuğum vardı, ev kirasını bile ödeyemez hale gelmiştim. Ek iş yapmak için dersleri bırakmayı düşündüm. Durumu kendisine arz ettiğimde çok üzüldü. Bana ‘Bekle’ dedi ve evine gitti. Kısa süre sonra hanımının bileziklerinden üç tanesini getirip, “Al, bunlar sana hediyemizdir. Bozdur, kiranı öde; ama dersten geri kalma” buyurdu.”
Bu hadise, onun sadece bir mürşid, bir âlim değil; aynı zamanda ilim yolcularının hâlinden anlayan bir gönül insanı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
İlim ve Ulema Sevgisiyle Yükselen Bir Miras
Mahmud Efendi Hazretleri’nin bu yaklaşımı, İslam tarihinde nice büyük âlimde görülen ilim ehline duyulan sevgi ve hürmetin çağımızdaki en güzel örneklerinden biridir. Onun bu yönü, ulemanın toplumdaki itibarı, talebelerin istikbali ve ilim mekteplerinin ihyası için örnek alınması gereken bir modeldir.
Mahmud Efendi Hazretleri’nin hayatı boyunca ilim yolcularına gösterdiği saygı, hem onun şahsî takvasının, hem de İslam’ın ilme ve âlime verdiği değerin tezahürüdür. Talebe yetiştirmekle kalmamış, onların yükünü de paylaşmış; bu uğurda gerektiğinde eşinin ziynetini dahi feda edecek kadar ileri gitmiştir. O, sadece ders veren değil, ilmi ayakta tutmak için her türlü fedakârlığı göze alan gerçek bir alim ve mürşiddi.
Hayatından Dipnotlar
Bir önceki bölümde Mahmud Efendi Hazretleri’nin ilim, zikir ve emr-i bi’l-mârufu birleştirerek bütüncül bir İslam anlayışıyla toplumu ıslah ettiği anlatılmaktadır.
Bir sonraki bölümde ise Mahmud Efendi Hazretleri’nin tasavvufu şeriatla bütünleştirerek kerametlere değil şeriat ve istikamete bağlılıkla gerçek mürşid olunduğu vurgulanmaktadır.
⬅️ Önceki Bölüm – Mahmud Efendi’nin Şeriat, Tarikat ve Emr-i bi’l-Mâruf Anlayışı
➡️ Sonraki Bölüm – Mahmud Efendi’nin Tasavvuf Anlayışı: Şeriatla Tarikatı Buluşturan Bir Mürşid

