Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hazretlerinin Zikir ve Tebliğe Verdiği Önem

Mahmud Efendi Hazretleri şer-i şerîfi bütün olarak gördüğü için sadece ilimle meşgul olup ibadette, zikrullâhın medresesi mesâbesinde olan tarîkat vazîfelerinde, dîni tebliğ etmekte ve emr-i bi’l-mâruf nehy-i ani’l-münker yapmakta gevşeklik gösterilmesini asla tasvip etmezdi.

Bu mevzû ile alâkalı sarf ettiği şu sözleri zikretmek O’nun yolunun bir nebze olsun anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

“Yatmadan evvel biraz ders (tarîkat virdi) ile meşgul olalım. Teheccüd namazından sonra devam edelim. İşrak vakti bitirelim. Ondan sonraki bütün vakitlerimizi ilme harcayacağız.”

“Zikrullah, Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e en büyük ittibâdır. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) zikirsiz durmazdı. ‘Rasulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bana zikri emretti ben de zikrediyorum’ demeli ve sabah akşam durmadan Allâh-u Te?âlâ’yı zikretmeli.”

Emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker yapılması gerektiğini beyan ederken şöyle derdi:

“İstanbul’un bütün evleri medrese olsa emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker olmasa bir değer ifade etmez.”

“Allah aşkına acıyın bu insanlara. Sel gibi cehenneme akıyorlar.”

Üstadı Ali Haydar Efendi’den şu sözü çokça naklederdi:

“Dîn-i Mübîn-i İslam’ın devam ve bekası emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münkerin devam ve bekasına, Dîn-i Mübîn-i İslam’ın inkırâzı (yıkılması) ise emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münkerin terkine bağlıdır.”